Chipre

Based on this information, write a new short title in Spanish: Cumhurbaşkanlığı, “Kıbrıs Haber Ajansı’nın”, “Cumhurbaşkanı Tatar’ın, iki devletli çözüm önerimiz dünyada yankı bulmadı ifadelerini kullandığı şeklindeki haberini” yalanladı

According to this information, write a new article in Spanish: Cumhurbaşkanlığı, Güney Kıbrıs’taki “Kıbrıs Haber Ajansı”nın Cumhurbaşkanı Ersin Tatar ile yapılan röportajda “Cumhurbaşkanı Tatar’ın, iki devletli çözüm önerimiz dünyada yankı bulmadı” ifadelerini kullandığı şeklinde yapılan haberi, ses kayıtlarını deşifre ederek yalanladı. Cumhurbaşkanlığı Basın Bürosu, “Kıbrıs Haber Ajansı”nın gerçeği çarpıtarak haber yaptığını belirtti. Cumhurbaşkanlığı Basın Bürosu yaptığı açıklamada, söz konusu röportajın tam metnini kamuoyuyla paylaştı. Cumhurbaşkanlığı’nın gönderdiği röportajın tam çözümü şöyle: “Soru: İlk sorumuzla başlayalım, iki devletli çözümle başlayalım. Liderliğinizin ilk döneminden beri seçim döneminizden beri bu ideal temelinde bir sorum var. Görebildiğimiz kadarı ile sizin ısrarlı tavırlarınız, Ankara’dan gelen ısrarlı mesajlara rağmen şu ana kadar özellikle AB ve uluslararası toplum nezdinde bir etki yaratmış değil en azından bir kabul görmüş değil bu iki devletli çözüm. Bu gerçeklik temelinde bundan sonrası için Kıbrıs meselesinin geleceği için sizin vizyonunuz, sizin düşünceleriniz neler? Cumhurbaşkanı Ersin Tatar: Biz gerçekçi bir siyaset seslendirdik çünkü evet uluslararası toplumda sıkıntılarımız olabilir. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararları var orda duruyor ve bunlar etkiliyor ve Avrupa Birliği dediğiniz elbette güçlü bir blok ama bunun içerisinde Yunanistan var Güney Kıbrıs Rum yönetimi var özellikle Güney Kıbrıs’ın Avrupa Birliğine nasıl alındığını çok iyi biliyorsunuz. Bize göre bu çok büyük bir hayal kırıklığıydı. Avrupa Birliği ile bizim ilişkilerimiz de iyiydi Türkiye Cumhuriyeti’nin de gayretleri vardı. Annan Planına hayır diyen taraf mükâfatlandırılıyor bizler Kıbrıslı Türkler evet diyor neticede izolasyonların kaldırılması gündemdeydi onlarda kaldırılmadı dolayısı ile büyük bir hayal kırıklığı vardır Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde. Bütün bunlara baktığımızda Annan Planından sonra Crans Montana’daki gayretlere ve orda garantör ülkelerinde katıldığı toplantıların hiç netice vermeden masanın devrilmesiyle yine bir sürecin kapandığını ve bir önceki Cumhurbaşkanı Akıncı ki benim rakibimdi o bile ‘işte bu neslin bu son denemesiydi maalesef burada netice alamadık’ ve kendisinin de ifadesidir ‘bu iş iki devlete gider’ ve bunu bizim muhalif gazetesi Yenidüzen gazetesi manşete çekmişti. Ondan sonra kendisi tekrar gündeme gelmek için Berlin’deki toplantıdan sonra diğer tarafa yönelik birtakım tekrar zig zag yaptığını biliyorum ama ben Ulusal Birlik Partisi Başkanı olarak o zaman, Kuzeyin en büyük partisi yaptığımız değerlendirmede 50 seneden beridir sizin eski Dışişleri Bakanınız rahmet diliyorum Nikos Rolandis ‘15 kez uluslararası toplumun Birleşmiş Milletler nezdinde kapsamlı müzakere planlarında nasıl oldu da hepsine hayır demeyi başardık’ Güney Kıbrıs olarak ve giderek yerleşen algı Rumların esasında eşitlik temelinde bir federal antlaşma değil onların istediği özellikle Avrupa Birliği içerisinde ki Avrupa Birliğine girmeleri de başka bir soru işaretidir çünkü Annan Planından sonra nasıl olurda Kıbrıs meselesi çözülmeden ve Türkiye’nin onayı olmadan garantör ülke olarak Avrupa Birliği’ne alınıyor ve ondan sonra iş daha da karışık bir hal alıyor. Avrupa Birliği içerisinde işte Rumların çoğunluk olarak Türkleri günün sonunda bir bilinmezliğe sürükleyecekleri bir süreç ve ‘sıfır asker sıfır garanti’ bu Crans Montana da söylendi. Sıfır asker sıfır garanti demek Türkiye’nin garantörlüğünün modasının geçtiği gerekçeleriyle ortadan kaldırılması, askerinde çekilmesi çünkü Kuzey ve Güney, Avrupa Birliği’ne üye olacak Türkiye Avrupa Birliği dışında bir ülkedir ve askerini de çekecek. Şimdi Kıbrıslı Türkler, yaşadıklarıyla geçmişiyle ister kabul etsinler ister etmesinler 60 antlaşması kurulduğunda o zamanın lideri Makarios açık ve net biçimde ki bu kayıtlardadır ‘bu bir sıçrama tahtasıdır, hedef Enosis’tir’. Ondan sonra bu memlekette Kanlı Noel yaşandı böyle anlatmak da istemiyorum böyle yara deşer şeklinde ama çok büyük kayıplarımız oldu, insan kayıplarımız. Bizim Kıbrıs Türklerin kayıplarımızın hemen hemen hepsi 74 öncesindendir. Sizin kayıplarınız 1974 ile başlar. 1974’ün 15 Temmuzunu da daha dün andık neticede orda bir iç savaş oldu. Yunanistan’daki cunta ile buradaki iş birlikçileri, Makarios’un adamlarına karşı o iç savaşta da insanlar kayboldu. Şimdi inşallah onların akıbeti de bulunur ama bütün bunları Türk tarafına mal etmek doğru değildir. Bu çok önemlidir ve ben bunu her zaman hatırlatmak istiyorum. Kıbrıs Türklerinin kayıpları 1974 öncesidir. Kıbrıslı Rumların Temmuz 1974’te iç savaşta bilahare 1974 Barış Harekâtı dediğimiz harekatın içerisinde de birtakım olaylar yaşandı. Sayın Bülent Ecevit, çok sosyal demokrat bir kişiydi. Buraya askerini gönderirken bu darbe netice itibarıyla çünkü Türkiye Cumhuriyeti garantör ülke olarak meşru zeminde müdahale hakkı vardı, tekrar düzeni kurmak için ve soydaşlarını korumak için, mal ve can güvenliği için geldiğinde barış seslendirmesiyle geldi. ‘Barış götürüyoruz hem Türklere hem Rumlara’. Ben hep geçmişe bakmak istemiyorum önümüze bakmak lazım. Benim şu anda size söyleyeceğim teşekkür ederim bu mülakat için, sizi daha öncede de tanıdım röportajımız oldu. Önemli olan birbirimiz anlamaktır biraz empati yapmaktır. Bu yaşananlardan sonraki 1960 yılında da büyük emekler ve gayretler sonrası bir antlaşma ortaya çıkmıştı ve ne oldu belli. Şimdi bir de tabii Avrupa Birliği ile yine kendi arkasına bir güç alıyor neticede bir devletler topluluğu ve Yunanistan’la birlikte onun içerisinde Türkiye Avrupa Birliği’nde değil. Şimdi geçenlerde NATO zirvesinde ve öncesinde Sn. Erdoğan’ın konuşmaları vardır hedef olarak ve biz de bunları tabii ki memnuniyetle izliyoruz ama neticede o gün ne gün olur bilemeyiz. Fakat Kıbrıs Türk halkı, Türkiye Avrupa Birliği’nde olmadan böyle önerildiği şekliyle iki toplumlu iki bölgeli federasyon çerçevesinde Avrupa Birliği’nde kaybolur gider. Orda Türkiye yok, orda Türk askeri yine bizim güvenliğimizi koruyamayacak ve oradaki pozisyonlar ve durumlar serbest dolaşım, serbest yerleşim, serbest sermaye hareketleri kuzeyde de çok büyük etki yaratır ve Kıbrıs Türk’ü büyük bir risk ve macera ile karşı karşıya kalır. Dolayısıyla bizim ayaklarımızın yere sağlam basması lazım. Biz şu anda bağımsızlığımızı, özgürlüğümüzü ve güvenliğimizi Kıbrıs’ın kuzeyinde barış ve huzur içerisinde yaşamamızı büyük bedeller ödeyerek kazandık. Bunu bizim Rum komşularımızın iyi takdir etmeleri lazım. Kişi olarak kimseye bir düşmanlığım yoktur. Ben İngiliz okulunda okudum. İngiltere’ye gittiğim okulda da Rum arkadaşlarım vardı. Cambridge mezunuyum. Orada da Rum arkadaşlarım vardı. Yıllarca çalıştım. Charter accountant oldum ve Rum arkadaşlarla birlikte çalıştım, kurslara gittim, birlikte sınavlara girdim. Halen güneyde dostlarımız vardır. Biz barış ve huzurun ve Kıbrıs’ın her türlü yaşamının devam etmesini isteriz. Onun için gelinen aşamada yaşadıklarımızdan sonra bizim şu aşamada görebildiğimiz, madem 1963’te bu odada (Cumhurbaşkanlığı) o Kanlı Noel’den sonra kurulun Kıbrıs Türk devleti şu anda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti noktasına kadar gelmiştir. Yani bizim devlet esasında, Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kurucu ortağı olan Kıbrıs Türk halkı üç sene Kıbrıs Cumhuriyeti içerisinde, daha sonra bu odada kurduğu devleti şu anda KKTC olarak baktığımızda 60 yıldır devlet sahibiyiz. İlk üç yılı da sayarsak, güneydeki devlet 63 yaşında, biz de 63 yaşındayız. Çünkü İngiltere adadan ayrılırken, bu cumhuriyeti bize bıraktı. Biz şu anda güneyde kalan Kıbrıs Cumhuriyeti’nin içerisinde barındırılamadık. Her türlü olaylar oldu. En doğal hakkımızdı kendi devletimizi kurmak. Uluslararası jargona göre, insan haklarına göre her halk ayrı bir halk olarak elbette kendimizi görüyoruz. Dinimiz, dilimiz, kültürümüz, geçmişimiz, tarihimiz, kaderimiz, ödediğimiz bedeller bir halk olarak sadece Kıbrıs’ta değil bugün İngiltere’de, Avustralya’da, Türkiye’de, Kanada’da ve dünyanın çeşitli yerlerinde yaşayan insanlarımız vardır. Milyonlarca insanımız var. Ondan fazla şairimizin dediği gibi toprağın altında da vardır. Gelmiş geçmiş bizim insanlarımız, şairlerimiz, sanatçılarımız, folklorla uğraşan insanlarımız yani bir halk olarak Kıbrıs Türkü’nün verdiği mücadeleye herkesin saygı duyması lazım. Gelinen aşamada ve dünyadaki evrensel gelişmelere bakıldığında Yugoslavya ve Çekoslovakya gibi dünyanın bazı ülkelerindeki ayrılıkçı akımlara yükselen milliyetçiliğe bakıldığında biz artık bu adada iki devlet temelinde (Anlaşma) olması gerektiğini çünkü zaten burada 60 yıldır bir devlet vardır. Onun öncesine gittiğimizde çok tarihi karıştırmaya gerek yok ama Kıbrıs’ta kendi meclisimiz, kendi ayrı belediyelerimiz vardı. Osmanlı dönemine gitmiyorum. 1571’den İngiltere’ye kiralanan kadar 1923 Lozan Anlaşması’na kadar buradaki idare Osmanlılardaydı. Her zaman kendi kendini yönetebilmiş bir halkın seçilmiş bir cumhurbaşkanı olarak ben şu anda dünyanın hiçbir ülkesiyle Türkiye Cumhuriyeti hariç görüşemiyorum. Bu çok ağrıma gidiyor. İnsan haklarına aykırıdır. Demokrasiye aykırıdır. Her türlü adaba da aykırıdır. Madem ben ayrı bir halkım, siz bunu çok iyi bileceksiniz. Bugün AB içinde görüyorum, Kıbrıs Rum lider Hristodulidis gidiyor ve orada Almanya, Fransa ve diğer ülkelerle yan yana durabiliyor. Neden? Nüfusumuz bir milyonun altında olsa da ayrı bir halkız ayrı bir devletiz. Şimdi ben kendi ülkemde tabii ki ayrı bir halkım. Bunu kimse tartışmaz. Ayrı bir devletim var. Geçmişte yaşadıklarımıza baktığımızda dediğim gibi 1960 anlaşmalarının içerisinde yazıyor zaten. Kıbrıs’ın anayasasına baktığınızda, iki ayrı egemen müktesep doğal hakkı olan iki ayrı etnik grup vardır. Şimdi madem anayasa beni öyle tarif ediyor, elbette onun dışına silah zoruyla atıldıktan sonra kendi devletimi kurma hakkım vardı. Bu benim en doğal hakkımdı. “Inherent right”tan yola çıkarak şu anda bu noktalara geldik. Dolayısıyla barış ve huzurun devamı için mutlak suretle bu zeminde bir anlaşma en gerçekçi yoldur. Bakınız diğer taraf halen iki bölgeli, iki toplumlu federasyon istiyor. AB her zaman komplikasyon getirmiştir. Kıbrıs meselesi çözülmeden AB’ye giriliyor. Bir de Türkiye dengesi vardır. Türkiye burada bir güçtür. Bölgenin en büyük lider ülkesidir. İskenderun’dan Ege adalarına kadar 2 bin km sahil şeridi vardır. Doğal kaynaklardan bahsedilmektedir. Hem Kıbrıslı Türklerin hem Türkiye’nin hakkı hukuku bütün bu gelişmeler bambaşka bir dinamik de devreye girmiştir. Dolayısıyla…

ACM Cyprus

Esta Construction

Pools Plus Cyprus

Esta noticia fue tomada de esta fuente y eescrita por inteligencia artificial..

Publicaciones relacionadas

Deja una respuesta

Tu dirección de correo electrónico no será publicada. Los campos obligatorios están marcados con *

Botón volver arriba